Henüz ergenliğe yeni girdiğim sırada Berlin sokaklarında gezerken, yanlış yüzyılda dünyaya geldiğimi düşünüyordum. Bu düşünce beynimi o kadar ele geçirmişti ki, sonraki dönemde reenkarnasyonu araştırmaya başladım. Kendimi bu yüzyıla ait hissetmiyordum. Belki vahşi ırkların yaşadığı tarih öncesi döneme bile ait olabilirdim. Ama hayır, bu zamana değil.
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik, düşünerek dürtülerine engel olmayı başarabilmesidir. Peki ben bunu başaramıyorsam, bir hayvandan ne farkım kalır?
En çok çocukluğumun salıncakçılarını özledim. Mahalleye gelirlerdi. Küçücük salıncaklara binip çapı bir metre olan dandik bir aletle deli gibi dönerdik. Her seferinde midem bulanmasına rağmen yine gidip binerdim o salıncaklara. Ben normal bir çocuk değildim. Etrafımda bilinçli insanlar olup bunu fark etmelerini isterdim. Belki çocukluğumda müdahale edilmiş olsaydı böyle bir psikopat yetişmemiş olurdu. Bir gün oturup bütün hayatımı yazdım bir mektupta.. Daha doğrusu, hayatımdan vazgeçtiğim anı.. Beni neyin bir canavara dönüştürdüğünü.. Gayet güzel, sakin bir dille. Fotokopisini çekip bütün aile bireylerine postalamayı düşünüyordum. En azından bilmeleri gerekirdi bazı sebepleri. Ama yapmadım. Beni neyin vazgeçirdiğini bilmiyorum. Belki de normal bir insanmışım gibi davranmaya çalışıp, rolümü mükemmel oynadığımda kendimle gurur duyuyorum. Karşı komşu gelip sahte bir samimiyetle mixer istediğinde, mixeri geri getirirken yaptığı tatlıdan da bir tabak getirdiğinde, o tabağı geri götürürken içine bir şey koyup verdiğimde, her şeyin nasıl bir sahteliğe bulanmış olduğunu düşünüyorum. Gerçek hayat bu değil. Gerçek bu değil. İnsanların beyninden geçen bu değil. Herkes rol yapmaya zorlanıyor. Kimse samimi değil. Hiç kimse gerçekten olmak istediği kişi değil..
Bunları fark edip dile getirenlerse, her daim deli olarak anıldılar. Kimse ciddiye almadı. 1'den sonra 2 gelmez diyen bir adamı kim ciddiye alır? İşte bütün mesele bu. İnsanlar bu mantığı benimsediklerinde kendilerini kandırmaktan vazgeçip salt benliklerine ulaşacaklardır.
"Düşün! Bize matematik dünyasının kurgusal ve sonsuz olduğu öğretildi. Bunu kabul ederim. 1'den sonra 2 gelir dendi. Bunu da kabul ederim. Ama sonra, 1 ile 2 arasındaki sonsuzluğu düşündüm. Peki o nereye gitti? İrrasyonel sayılar varken, bir sayıdan sonra diğer bir tam sayı nasıl gelebilir? Eğer 1'den sonra virgül konursa ve bunun da kıçına sonsuz sayı konabiliyorsa 2 nasıl gelir? İşte! Soru bu! Yanıtsız bir soru. Ve işte matematiğin hatası! Dolayısıyla matematik yok. Onun üzerine kurulmuş dünya düzeni de yok.. Ama ben anlayabilirim. Anlayabilirim bu sorunu. Ve o zaman ortaya yaklaşık sayılar çıkar. Yani hiçbir sayı tam değildir. Hepsi tama yaklaşır. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999..9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken, aslında bir irrasyonellik harikası. İşte bunun için hayat yoktur. Olsa dahi o da irrasyoneldir! Yani anlamsızdır. Ne bir başlama nedeni, ne de bir oluş nedeni vardır. Evrende uçuşan kocaman bir irrasyonellik. Tabii ki dünyanın bir anlamı olması gerekmiyor. Belki de onu anlamlandıran üzerinde yaşayan akıl sahibi yaratıklardır. Ama onların da bizi getirdiği nokta ortada!"