Birkaç kartpostal yolladım sana Tokyo'dan.
Bu sıralar uzakdoğu modaymış, o yüzden Tokyo'ya geldim.
Sarı telefon kulübelerindeki mavi rehberlere yepyeni bir alfabeyle yazdım adını.
Kimsenin anlamayacağı bir şekilde..
-ki kimse de anlamıyor zaten.
Adının ne ifade ettiğini..
Adın..
Adındaki sesli harflerin beynimdeki yankısı..
Tek bir harfine ömrümü adardım oysaki.
TDK'nın yeni kurallarını okuyorum bol bol.
Kitap da okuyorum arada.
Sıkılıp bıraksam da, seni düşünmemeye çalışıyorum işte.
Gülüşünü mesela..
Sana bakardım da, sen de bakınca kaçırırdım gözlerimi.
Bilmiyorum, belki de hep anladığını düşündüm.
Anladığına inandım.
Belki de sen hiçbir şeyden habersiz okey taşlarını diziyordun ıstakana.
Belki de vitrinleri seyrediyordun, kafanda başka şeyler..
Belki sen de adımı tekrarlıyordun sürekli.
Belki..
Gözümü tavana dikip seni düşündüğüm saatlerde
belki sen de tavanı izliyordun, aklında ben..
Belki..