6 Ocak 2014 Pazartesi

bordo.

seninle hangi keki seçeceğimi tartışacak değilim. zaman eskimiyor, biz yaşlanıyoruz. o kadar korkuyorum ki delireceksin diye benden önce.
şemsiye koleksiyonu yapan rıdvan amca gibisin. ondan da korkardım ben; yalnızken delirirse, üzülür diye. o yüzden hep şemsiye toplardım onun için. rüzgardan kırıldı diye yol kenarına atılan şemsiyeleri toplardım. rıdvan amca deliremeden öldü bir gün. bir şemsiyeyi almak için yola atladığında dolmuş çarptı rıdvan amcaya. aksaray dolmuşuymuş. aksaraya gitmek için kaçmış olmalı. kimsesizler mezarlığına gömdüler rıdvan amcayı. evini boşaltırlarken gördüm çöpe attıkları şemsiyeleri. o gün bugündür şemsiye koleksiyonu yapıyorum. rıdvan amca gibi delirmeden ölürsek diye korkuyorum. ölmek dert değil, delirmeden ölürsek tanrının sorularını cevaplayamayız.

hangi keki seçeceğime sen karar veremezsin. üzümlü keki hiç sevmem mesela. kekle aramda üzümün ne işi var?

bir gün bensiz delireceksin diye çok korkuyorum. bu yüzden takip ediyorum seni her gün. evinin yolunu unutma diye. yanlış bir binaya girip, yanlış bir asansöre binme diye. otobüs durağını da karıştırma diye peşindeyim. yoksa bunların şemsiyelerle hiçbir ilgisi yok. ama o sarı şemsiyeyi ben unuttum kapında. doğru yatakta mı uyuyorsun diye emin olmak istemiştim. sonra ışıkları sönünce apartmanın, senden önce delirmemek için koşarak kaçtım ışığa doğru. aceleden şemsiye orda kalmış. rıdvan amca olsa, çok üzülürdü.

benden önce delirme sen yine de. konunun şemsiyelerle alakası yok.
kaç dakikadır yaşadığımı hesaplayamadım ama 77760 dakikadır seni seviyorum.
yatakta 4 yastık varken, 3'ünü hiç kullanmayışımızı seviyorum.
benden önce delirme gözünü seveyim.