Sensiz hiçbir şeyin anlamı yok. Dünyanın sesleri sustu, renkleri kayboldu sen gidince.
Beynimdeki bütün sinapslarda parmak izin var. Aklıma gelmediğin tek bir an bile yok. Seninle son bir kez konuşabilmek için neler vermezdim...
Aklımdan çıkmıyor ölürken neye benzediğin. Saçma sapan paçavralara sardıkları tabutun uzaklaşırken, uzaklaştıkça küçülürken, arkasından öyle bakarken, ağlamaktan nefes almayı unuttum. Öleceğim sandım seni götürürlerken. Ölmek bundan daha acılı olamaz. Üstelik kalbimdeki yangını senden başka anlayabilecek kimse de yok.
Sensiz ben de yokum.
Seni nasıl özlediğimi bir bilsen...
Ölmeden önce attığın son mesaja cevap vermiş olsaydım, tam o anda, kalbin sıkıştığı anda konuşuyor olsaydık, o haftaki nöbetin değişmemiş olsaydı, kalp krizi geçirdiğin sırada hastanede olsaydın... o kadar çok acaba var ki yakamı bırakmayan...
Daha çok ısrar etmeliydim kalbine baktırman için.
Zamanı geri alabilmeyi nasıl isterdim... Kalp çarpıntılarını fantastik sebeplere bağladığın için kavga etseydim seninle. Gerizekalı mısın sen? Sana kaç kere söyledim baktır şu kalbine diye?
Deliriyorum sensiz.
Aklımın kontrolünü kaybediyorum.
Tek yardım isteyeceğim kişi senken, sen de yoksun artık...
Bu çaresizlik beni çıldırtıyor.
Kabullenemiyorum ölümünü.
Hayatta bundan daha büyük bir acı varsa, benim aklım almıyor, algılarımın ötesinde bir acı.
Seni son nefesime kadar böyle hatırlayacağım demiştim ya hani,
son nefesime kadar, ruhumu gören tek kişi olarak hatırlayacağım ben seni.
Hayattaki her şeyin tanımını yeniden yaptıran...
Kendimi görmem için ayna tutan...
Parmak uçlarıyla ruhuma dokunan...
Kalbimi ısıtan...
İçimdeki bütün buzları eriten...
Katman katman bütün kabuklarını soyan nasırlı zırhımın...
Yapbozumun eksik parçası...
Sana kavuşacağım gün için yaşıyorum.