12 Nisan 2022 Salı

Hayatın gebelik sancıları..

Dünya hiçbir yere gitmiyor.

Bu keşmekeş içinde.. Dünya bir yere gitmiyor.

Ben de gitmiyorum. Burada; kıpırdamadan, konuşmadan, gözümü bile kırpmadan duruyorum. Sadece duruyorum.

Ben gözlerinin içine bakıp ruhunun en dibini de görmüştüm bilinmeyen bir zamanda. Gözlerinin içine bakıp senin ruhunu görmek, aynaya bakmak gibiydi. Tamamlanmak, tam olmak; bir bütünün parçaları olduğunu bilmek gibiydi. His değil, tahmin değil; düş değil, düşünüş değil... Sadece bilmekti. İçinde zaten var olanı hatırlamaktı. Seni sevmek; kendini bulmak, kendine sarılmak demekti. Öyle doğal, öyle hesapsız, tamamen içgüdüsel, "olmak"tı.

Sonunda hep yalnızlığa kaçmak; o kadim, bilge, öğretici yalnızlığıma kaçmak. Kalbi olmayan insanlardan, ruhunu kaybetmiş insanlardan, renklerden korkan, gecenin kokusunu bilmeyen, avucunun içindeki bir serçenin kalp atışlarını hiç hissetmemiş, rüzgarın şarkısını hiç dinlememiş insanlardan kaçmak... Yine dönüp sığınmak yalnızlığa benim doğamdır. 

Yalnızlık benim kutsal mabedimdir. 

Şimdi beni ormanlara gömün. Kimsenin ayak basmadığı dağların eteklerine gömün beni. Kimsenin eğilip su içmediği nehirlere savurun küllerimi. Bir atın sırtında taşıyın bedenimi. Geceleri uluyan kurtlara bağışlayın. Geceye bırakın beni. Bir boz ayının mağarasına atın. Beni, kaldırım taşlarının arasından çıkıp güneşi selamlayan o inatçı hindibanın dibine gömün.

Çünkü ay benim. Gece benim. Toprak benim. Yeraltından çıkan, nehirlerde akan, çağlayanlardan düşen su benim. Kutuplardaki buzul, volkanların içindeki lav benim.

Ağaçları okşayıp onlarla konuşan, bir taşa bakıp evreni gören, gecenin kokusunu seven, rüzgarın şarkısını dinleyen benim. 

Ay ışığı yolum, yıldızlar haritam benim. Bütün dilleri anlayan, bütün duyguları bilen benim. Dünyadaki her acıyı görünce tanırım. Hayatın sırrı benim içimde. Defalarca unutup, tekrar tekrar hatırladığım anlam... Sonsuz sevgi, sonsuz aşk, sonsuz nefret, sonsuz kıskançlık, sonsuz öfke, sonsuz merhamet, sonsuz adanmışlık, hepsi benim içimde. Pandora'nın kutusu benim. Ana rahminden çıkarılan bebeğin aldığı ilk nefes, avcısıyla göz göze gelen geyiğin gözlerindeki affediş benim. 

Şimdi, evrenin beyaza çalan sarı saçlarındaki pembe ışıltılı tutamlara gömün beni...