13 Nisan 2009 Pazartesi

"Ben" vs. "Ben"

Ait olmadığın bir gezegene gelip yeni bir ırk keşfediyorsun. Ve onlardan çok daha zeki olduğun asla gözden kaçmaz. Kendini onların seviyesine indirmeye çalışıyorsun. Onlar gibi davranıp, yemek yemeyi, işemeyi öğreniyorsun. Bu gezegende cinsiyet diye bir kavram olduğunu anlıyorsun. Kadın olmayı tercih ediyorsun. Sana ters gelince erkek olmaya karar veriyorsun. Hamburger yapmayı, yazı yazmayı, gözlerinden sıvı çıkarmayı, yıldız kaydığında dilek tutmayı öğreniyorsun. Öğrenemediklerin de oluyor. Duygu alışverişi mesela. Sevmeyi, hissetmeyi.. Elini kesince ağlamayı..

Seni ilah yapıp tapmaya başlıyorlar. Yeteneğin ve zekan kendine hayran bıraktırıyor. Hepsinden farklı ve güzel olman dikkat çekiyor. Herkes seni istiyor. Sense evini özlüyorsun..

Ağzından çıkan her kelimeyi ezberliyorlar. Gülüşünü ve bakışlarını hayranlıkla izliyorlar. Sonra seni ulaşılmaz görüp sahip olmak için yarışıyorlar. Sense evini özlüyorsun..

Bir iç ses.. Evet ama dışındaki sesi bastıran bir iç ses.. Ruhunun çığlığı oluyorum. Beni şekillendiriyorsun. Önce gözlerimi çiziyorsun. Bakışlara önem verirsin. Ve ellerimi.. Sonra beyin ve kalp arasındaki dengeyi ayarlayıp mekanizmayı kuruyorsun. Gözümü kırptığımda kalbim atıyor. Açtığımdaysa beynim.. Sense evini özlüyorsun.

Sonra ben oluyorsun. Ben olmaktan sıkılınca başka biri. Sonra başka.. Yine bana dönüyorsun. Varlığıma sebepler ararken, yokluğumda kayboluyorsun. Bense evimi özlüyorum.

Kırmızıyla siyahı birbirine karıştırıp koyu bir renk elde ediyorsun. Her yer siyaha yakın kırmızı oluyor. Sen bunu iyi bilirsin. Her zaman yaptık bu birleştirmeyi. Ayrı kalmak isteyen hangimiziz karar ver!