23 Ocak 2013 Çarşamba

"bu, kal demektir."

neler biriktiriyorum içimde sana dair.
ne mecazlarla süslenmiş mecazi cümleler. .
öznesi yalnız, yüklemi kararlı.

tüm yapabildiğim; geri itip dilime tırmanan kelimeleri, manasız bakmak gözlerine.
hislerimi sahiplenmekten korktuğum için hırçınım.
bu yüzden sivri kelimelerimin ucu bir mızrak gibi.
bilerek yanlış hedef alınmış, bile bile saplanmış gibi en derine.
oysa, ben böyle mi severim senin gözlerini?
dilim böyle zehirli midir "sen"le başlayan cümlelerde?

imkansızlığın büyülü cazibesine yenik düşüyorum.
içinde ne olduğunu bilmediğim bir sis bulutuna doğru gidiyorum koşar adım.
senaristi öldüğü için, devamı hiç yazılmamış bir dizinin ilk bölümüyüm.

tutma elimi, bakma bana.
bu bile bir yakarıştır.
duvarlara "sakın gelme" yazan adamın çaresizliği gibi.

elimi tutma!

tek yapabildiğim uzaktan izlemek seni.
sen başkalarının yanında gülerken, başkaları olduğumu hayal ederek.
ben başkalarının kollarında ağlarken,
gözlerin..
sözlerin..
paramparça bir aynada yüzlerce ben, yüzlerce kez küfrediyoruz sana.

sakın gelme.