25 Ocak 2014 Cumartesi

Fransa'ya son yolculuk (Part 3)

<<(*Part 1)
<<(*Part 2)

Okyanusun mavi sularında başıma ne geldiği üzerinde düşünmek istemiyordum. Uzun zamandır denizden korkar olmuştum. Suyun altındaki karanlık artık beni ürkütüyordu ve bir daha dalgıçlık yapamayacağımı düşünmeye başlamıştım. Hafızam beni zorlamaya devam ettiği için bir süre daha çalışmadan evde oturmamın daha doğru olacağına inanıyordum. Evde geçirdiğim süre boyunca sürekli eski fotoğraf albümlerini karıştırıp Ann'le ilgili bir şeyler hatırlamaya çalışıyordum. Ve bir gün merakıma yenik düşüp anneme Ann'i sordum.

"Bana o kızdan bahsetme! Başına ne geldiyse onun yüzünden geldi" diye hiddetlenerek konuyu kestirip attı. Üzerine başka soru sormaya cesaret edemedim. Yaşadıklarım için suçlayacak birini bularak kendini rahatlattığını düşündüğümden bu tepkisi üzerinde fazla durmadım fakat Ann'i aramaktan vazgeçmeye niyetim yoktu.

Eski fotoğraflardan hatırladıklarımı bir kenara ayırıp çekmecemden bir bant çıkardım. Hepsini tarihlerine göre sıralayıp özenle duvara yapıştırdım. İki elimle yaklaşık bir metrelik balığı zorlukla kaldırarak tuttuğum fotoğrafın nerede çekildiğini hatırlıyordum. Henüz 17 yaşındaydım fotoğraf çekildiğinde. İlk olarak bu siyah beyaz fotoğrafı yapıştırdım duvarıma. Bir süre seyrettikten sonra diğer fotoğrafları da aynı özenle yapıştırıp evden çıktım.

Sürekli kafamı meşgul edip duran eski eve doğru yavaş ama kararlı adımlarla yürüdüm. Bahçe kapısını açarak kapıya doğru birkaç adım attım ve evi inceledim. Tahtadan yapılmış kapısı oldukça eski ve çürük görünüyordu. Bir an için kırabileceğimi düşünüp yanına yaklaştım. Sonra bu düşünceden vazgeçip tekrar eve döndüm.

-Anne, eski evimizin anahtarları duruyor mu?
-Anahtarlar babandaydı.
-Peki babam nerede?
-...
-O eve girmem lazım. Bir şeyler hatırlayabilmek için o eve girmeliyim anne.
-Baban Fransa'da değil.
-Nerede?
-Bilmiyorum.

Sinirlenip kalktım oturduğum sandalyeden. Odama çıktım. Ne yapacağımı düşünüyordum. Bir yolunu bulup o eve girmeliydim. O eve girersem her şeyi çözebileceğime dair büyük bir umut vardı içimde. Tekrar evden çıkarak bu sefer hızlı adımlarla yürümeye başladım. Eski evin bahçesine geldiğimde hiç tereddüt etmeden kapıya yöneldim ve bir tekme attım. Kapı açılmadı. İkinci deneyişimde kilit kırıldı. Bir kez daha tekme atarak kapıyı açtım. Yavaşça içeriye girdim. Kapının tam karşısında büyük bir kadın büstü duruyordu. Büstün iki yanından yukarıya çıkan geniş merdivenlerin rutubetten boyaları dökülmüştü. Birkaç adım atınca sağ taraftaki büyük salonu gördüm. Yavaşça yürüyerek içeri girdim. Kapıdan geçerken yüzüme yapışan örümcek ağlarını temizliyordum. Salonda bordo bir yer lambasından başka hiçbir şey yoktu. Lambanın altın rengi püskülleri kararmış ve sökülmüştü. Şömineye doğru ilerledim. Şöminenin üzerinde duran boş fotoğraf çerçevesine baktım. Duvarlarda daha önceden asılı olduğunu düşündüğüm tabloların ve fotoğraf çerçevelerinin sararmış izleri duruyordu. Salondan çıkıp karşısındaki mutfağa girdim. Eski siyah kuzine tozdan griye dönmüştü. Yere çakılı gibi duran metal mutfak masası paslanmıştı. Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim. Başım döndü ve sendeleyerek merdivenlere doğru bir adım atıp oturdum.

Uyandığımda odamdaki yatağımda yatıyordum. 4 yaşındaydım. Neler olduğunu anlamaya çalışırken annemin sesini ve ağlamasını duyup yataktan fırladım. Koşarak yatak odasına gittim. "Anne korkuyorum" Ağzımdan çıkan iki kelimeye ve ses tonuma kendim bile şaşırmıştım. Bir bedenin içindeki misafir ruh gibiydim. Kendime müdahale edemiyordum.

-Anne çok korkuyorum.
-Korkma bir tanem, geçti.

Annem bana sarılıp kucağına oturttu ve saçımdan öptü. Babam pencerenin önünde dikilmiş hiçbir şey söylemeden dışarıyı seyrediyordu.

Kendime geldim.

Merdivenlerin başında duruyordum. Ne kadar süre geçmişti kestiremiyordum ama bir anlık geçmişe gidişim ve kendimi 4 yaşında görüşüm bir hayal değildi. Şaşkınlıktan olduğum yere çakılıp kalmıştım sanki. Kıpırdayamıyordum. Bir süre hiç hareket etmeden bekledikten sonra kendime gelip koridora doğru yürüdüm. Soldaki ilk odanın kapısını yavaşça açtım. Kapının gıcırtısı irkilmeme sebep oldu. Odaya hızlıca bir göz atıp içinin boş olduğunu görünce diğer odaya yöneldim. Kapıyı açtığımda pencerenin yanında duran sallanan sandalyeyi ve sandalyenin üzerinde duran eski kitabı fark ettim. Yavaşça yanına gidip kitabı aldım. Üzerindeki tozu üfledikten sonra sayfalarını açtım.

"Gosse" diye fısıldadı bir kadın. Arkama dönüp baktım korkuyla, kimse yoktu. "Gosse!" Bu sefer daha yüksek çıkmıştı sesi. "Efendim?" diye seslendim ve seslenir seslenmez bunun ne kadar da saçma bir fikir olduğunu düşündüm. Hızla odadan çıkıp trabzanlara doğru yürüdüm. Aşağı sarkıp "Merhaba, kimsin?" diye seslendim. Soruma karşılık alamayınca kendi kendime "Delirmiş olabilirsin Gosse" diye mırıldanıp odaya geri döndüm. Kitabın sayfalarını hızlıca karıştırıp yerine bıraktım. Evin bütün odalarını gezdikten sonra evden çıktım.

Hiçbir işe yaramamıştı. Büyük bir hayal kırıklığıyla bahçe kapısını kapatırken son bir kez başımı kaldırıp eski evin pencerelerine baktım. Üst katın yatak odasında pencereden bakan siyah elbiseli bir kadın görünce yaşadığım olayın şokuyla kulaklarım çınlamaya ve gözlerim kararmaya başladı.

Bembeyaz bir odada açtım gözlerimi.