27 Ocak 2014 Pazartesi

yalnızlık üç hece.



Lusin'in gidişinin ardından büyük bir çöküntü yaşayan Yosef, işlerine eskisi kadar konsantre olamıyordu. İşyerindeki hiç kimseyle tek bir kelime bile konuşmadan günlerini geçiriyor ve eve döner dönmez ya resim yapıyor ya da uyuyordu. Lusin evi terk edeli 5 hafta geçmişti. Yosef bu süre içerisinde ondan hiçbir haber alamadı.

Her akşam zili duyamazsa diye salondaki kanepede uyuyor ve telefonunu yanından hiç ayırmıyordu. On dakikada bir kontrol ettiği telefon birkaç reklam mesajı dışında da hiç çalmıyordu.

İşten çok yorgun ve bitkin döndüğü bir akşam hiç vakit kaybetmeden üzerindeki kıyafetleriyle kanepeye uzanıp uyumaya çalıştı. Yatak odasından gelen bir sesle irkilip yerinden fırladı. Son derece hızlı adımlarla yatak odasına gidip ışığı yaktı. Dizleri titriyordu. Bir an için Lusin'in geri dönmüş olduğuna kendini o kadar inandırdı ki kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Hiç kimseyi göremeyince yüzü düştü. Işığı tekrar kapayıp salondaki kanepesine geri döndü.

-Yosef.. Yosef.. Kalk hadi hasta olacaksın, camı açık bırakmışsın. Yosef!

Yosef gözlerini açıp uykulu uykulu etrafına bakındı. Evin içi açık pencere yüzünden buz gibi olmuştu. Oysa yatmadan önce camın kapalı olduğuna yemin edebilirdi. Yerinden isteksizce kalkıp pencereyi kapadı. Sokak lambasının aydınlattığı ıslak yola bakarken sokağın sonunda Lusin'e çok benzeyen birini görünce kalbi yine taklalar atmaya başladı. Koşarak evden çıkıp apartman merdivenlerini indi. Sokağın sonuna kadar koştu fakat kimseyi göremedi.

-Yosef.. Yosef.. Yalın ayak yerlere basma, hasta olacaksın. Terliklerini giy. Yosef!

Yosef şaşkınlıkla etrafına bakındı. Mutfak fayanslarının soğukluğunu hissedebiliyordu. Kafasını eğip çıplak ayaklarına ve parmak uçlarına baktı. Tekrar şaşkın şaşkın mutfağı incelemeye başladı. Koşarak sokağa çıktıktan sonra mutfağa nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Delirmiş olabileceğini düşünüp yatak odasına çoraplarını giymeye gitti. Çekmeceyi açtığında Lusin'in şalı çoraplarının arasından çıktı. Yavaşça şalı çekip aldı. Ne zaman çekmeceye koyduğunu hatırlamıyordu.

-Yosef.. Yosef.. Yemeğin altını kapamayı unuttun. Evi yakacaksın. Yosef!

Burnuna gelen yanık kokusunu duyunca telaşla mutfağa doğru koştu. Hemen ocağın altını kapayıp tencereyi lavabonun içine atarak musluğu açtı. İçerisi dumanaltı olmuştu. Balkon kapısını açıp mutfağın kapısını kapayarak salona geçti. Aklını oynattığını düşünüyordu. Sonunda Lusin'in gidişine dayanamayıp delirmiş olabileceğine inanıyordu.

İrkilerek yattığı yerden fırladı. Açık pencere yüzünden bütün tüyleri diken diken olmuştu. Tavana kadar havalanan perdeye bakıp gözlerini ovuşturdu. İsteksizce yerinden kalkıp pencereyi kapattı. Rüya görmüş olabileceğini düşündü. Yatmadan önce pencerenin kapalı olduğuna yemin edebilirdi. Sokak lambasının aydınlattığı ıslak yola park etmiş arabalara ve arabaların arasında dolanan sokak köpeğine baktı. Gözü birden sokağın sonundaki beyaz montlu kadına takıldı. Lusin olabilir miydi? Üzerinde çok fazla düşünmeden bir heyecanla evden çıkıp sokağın sonuna kadar koştu. Kendini yine mutfak fayanslarının üzerinde yalınayak buldu. Oysa çoraplarını giydiğine yemin edebilirdi. Işığı kapayarak salona geçti ve üçlü kanepeye uzandı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken iyice ağırlaşan gözleri kapandı.

-Yosef.. Yosef.. Kalk hadi, kahvaltı hazır. Yosef!

Güneş ışığı aralık kalmış perdeden gözünün içine giriyordu. Gözlerini ovuşturup duvarda asılı duran saate baktı. Yavaşça kalktı yerinden. Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Heyecandan yine kalbi delice atmaya başladı. Hızlıca mutfağa doğru gitti. Üzerinde uzun beyaz bir elbise olan turuncu saçlı kızın sırtını izledi. Sonunda Lusin'in dönmüş olduğunu düşünüp kendi kendine gülümsedi. "Lusin?" diye mırıldandı sessizce. Kız arkasını dönüp Yosef'e doğru birkaç adım attı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu. "Lusin de kim?"

Yosef şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez bir halde gözlerini Lusin'in gözlerinin içine dikmişti. Su yeşili gözlerini ve yüzündeki belli belirsiz çillerini hayranlıkla izliyordu. Onu tuttuğu gibi kendine doğru çekti ve sımsıkı sarıldı. Kokusunu içine çekti. Kendini o kadar mutlu hissediyordu ki, yüzünü yıkamak için banyoya giderken çocuklar gibi sekiyor ve şarkı söylüyordu. Banyodan çıkıp mutfağa doğru yürürken "Seni çok merak ettim, bunu bir daha sakın yapma" dedi. Mutfağa girdiğinde kimseyi göremedi. Biraz önce büyük bir özenle hazırlanmış kahvaltı masasının yerinde de iki gün önce yediği yemekten arta kalan bulaşıklar ve bir dilim bayat ekmek duruyordu. Hızla salona gitti. "Lusin?" Cevap alamayınca umudunu kaybetmeyip yatak odasına koştu. "Lusin neredesin?" Evde kendinden başka kimsenin olmadığını anlayınca büyük bir hayal kırıklığıyla buzdolabına gidip bir kutu süt çıkardı. Sabah kahvesini hazırlarken gözünden süzülen damlaları silmekle uğraşmadı. Üzerini giyinip evden çıktı.