9 Nisan 2014 Çarşamba

Bózoki'ye açık mektup.

Mart, 2014
Yamoussoukro

Sevgili Bózoki,

Senden haber almayalı epey uzun zaman oldu. Artık neye benzediğini hatırlamıyorum. Zaman zaman aklıma geldiğin doğrudur. Fakat bir sigara yakıp unutuyorum geçmişi.

Geçmiş demişken; geçmiş, belki de hiç geçmemiş. Kapanmayan bir yara olarak kalacak her zaman. Bu yüzden mutlu olamıyorum Bózoki. Yani ne yaparsam yapayım. Boğazımda düğümlenip kalıyor bütün acılarım. Ağlıyorum. Hem de çok. Çünkü içimde bana düşman bir ben var. Gitmemiş olsaydın, daha kolay baş edebilirdim kendimle. Ama seni özlemiyorum.

Ne zaman yalnız kalsam, kendimle kavga ediyorum son günlerde. Öylesine düşmanım ki kendime.. Mutlu olmamı asla istemeyen bir ben var sanki içimde. Ne yaptım da düşman oldum kendime bu denli? Mutsuz olmamı bu kadar isteyen bir başka düşmanım daha olmamıştı bugüne kadar. 

Sensiz hayat daha zor ama daha yaşanılabilirmiş. Yaşayabiliyorum artık. Kim olduğumu sorgulamadan. Zaman zaman mutsuz ama hep umutlu. Çünkü umut etmekten vazgeçtiğim gün yaşamaktan vazgeçeceğimi biliyorum. Ve gelecekten çok korkuyorum Bózoki. 

İnsanların gözünde fazla depresifim belki de. Bir miktar da agresif. Ama bir bok bildikleri yok. En büyük acıyı, yaşadıkları siktiriboktan ilişkilerin bitmesi sanıyorlar. Dünyadaki en büyük acı aşkından vazgeçmekmiş gibi. Ya kendinden vazgeçmek Bózoki? Ya çocukluğunun senden çalınması? Seni hayata bağlayan o pamuk ipliğinin acımasızca kesilmesinden ne haber? Hayatın boyunca kanayacak olan, kimseye anlatamayacağın, anlatsan da anlamayacakları acılardan ne haber? Keşke hayat, aşkından vazgeçtiğin için ağlayacak kadar basit olsaydı. Ama değil. Aşk acısının, yakınına bile yanaşamayacağı acılar var bu hayatta.

Bózoki, ben kötü biri miyim? Zira, bir günahın bedelini ödüyor olmalıyım. Hem de en ağır şekilde. Biliyorum kendimle asla barışamayacağım. İçimde beni suçlayıp duran o küçük çocuğu hiçbir zaman susturamayacağım. Beni mutsuz etmek için her yolu deneyecek. Ve bu konuda öyle başarılı ki, şaşırırsın.

Sen gittin gideli daha iyiyim yine de. Görsen, tanıyamazsın beni. Daha çok konuşuyorum mesela. Daha çok gülüyorum. Bazen mutsuz olduğumu anlamasınlar diye gülüyorum, ama yine de gülüyorum işte. Antidepresanlara falan da ihtiyacım yok artık. Depresyonumun kronik olduğunu kabullendim belki de. Tek istediğim, hep istediğim gibi hala bana sımsıkı sarılması birinin. Ben ağlarken elimi tutması işte. Neden ağladığımı sorgulamadan, ağlamaya değen acılarım olduğunu kabullenmesi.

İçimdeki çocukla barışınca yine yazarım.

Sevgiler,
Bózoki'den sonraki Bózoki.