bir sabah uyandığımda, hiçbir şey önceki sabah olduğu gibi değildi artık.
"neyin var?" diye sordu, "hiçbir şeyim yok." dedim.
anlamadı.
hiçbir şeyim yoktu.
hiçbir şeyim.
çünkü bu hayatta en iyi yapabildiğim şeylerden biri kendimi kandırmaktı.
başkalarını kandırmayı bu kadar iyi beceremiyordum ama kendimi kandırmak, her şeyden daha kolaydı.
...sonra durup düşündüm.
bugüne kadar vazgeçtiğim her şeyi. bugüne kadar uğruna savaş verdiğim, üzüldüğüm, canımı acıtan şeyleri düşündüm önce. sonra seçimlerimi sorguladım. seçimlerim için arkamda bıraktıklarımı düşündüm yeniden. bazıları için değerdi, bazılarına hiç değmedi. ama seçtiğim ve vazgeçtiğim her şeyi düşündüm işte.
birlikte olmak, bir olmak demekti benim için. aynı şeyleri sevmek, aynı şeylere gülmek.
korkmadan konuşmak demekti her konuda, düşünmeden kurmak bütün güzel cümleleri. "hayatımın sonuna kadar yanında olmak istiyorum" diyebilmekti aşk. düşünüp de söyleyememek değil.
...sonra durup yine düşündüm.
kimi ne kadar iyi tanıyordum ki? gerçekten tanıdığım insanların hayatı ve düşünceleri hakkında bildiklerimi bir sıraya koysam birinci kim olurdu? insan tanımadığı birini sevebilir mi? her konuda konuşamadığı birine aşık olabilir mi insan? söylemek istediği bir sürü şey varken, gelecekle ilgili bir sürü hayal kurmak isterken, o hayallerine dahil edebilir mi dahil olmak isteyip istemediğine bile emin olamadığı birini?
...ve yine düşündüm.
dünyada söylenmiş en saçma söz "carpe diem"dir.
anı yaşamak; sorumluluk almak istemeyen, gelecekle yüzleşmeye cesareti olmayan, netlik ve kesinlik yerine bulanık ve bilinmeyenle, hayatına aldığı herkese hayatı cehenneme çeviren, ahmak ve korkakların uydurduğu bir saçmalıktır. bense, bilmediğim şeylerden nefret ederim. ve emin olmadığım hiçbir şeyin peşinden gitmem. bir süre yanında yürürüm belki, çok değil.
aynı yöne gittiğimiz için o da.
gelecek beni korkutmuyor dersem yalan söylemiş olurum. ama üzerinde düşünmekten korkmuyorum. gelecek planları yapmak demek, anı yaşayamamak demek de değil üstelik. iki şeyi aynı anda yapmayı becerebilen yaratıklarız neticede.
...biraz daha düşündüm.
peki bundan sonra ne olacak? hayallerime kimleri dahil etmeliyim? ne kadar daha rölantide yaşayabilirim hayatı? gidecek miyim, yoksa kalmalı mıyım? neye göre yapmalıyım planlarımı? birkaç ay öncesine kadar bunu düşünmüyordum bile. ama işte dedim ya, kendimi kandırma konusunda çok başarılıyım diye. olmayan şeylere de inanabiliyorum bazen. bu da benim saflığımdan. hala ısrarla safça hayaller kurabiliyorum. bazen başka kişileri de dahil edebiliyorum hayallerime, onların haberi olmadan. aptallık işte. sanırım en doğru kelime bu. ama değişmeyeceğim. hayatıma giren hiçbir kötü insan ya da yaşadığım hiçbir kötü olay yüzünden kaybetmeyeceğim bu saflığı. güzel hayaller kurmaya devam edeceğim yine. parayla değil ya hayal kurmak.
bir gün, "bu hayatta en çok istediğin şey ne?" diye soracak cevabını duymaktan korkmayan biri. biliyorum bir gün soracak. ve ben gerçekten ne istediğimi en yalın haliyle, lafı dolandırmadan ve samimice söyleyebileceğim.
biliyorum.
bir gün.
ama o gün, bugün değil.