3 Ekim 2014 Cuma

bir akşam vakti.

ne vakit akşam olsa,
ve yalnızsam bilhassa
öyle oturduğum yerde
hiç kıpırtısız,
bir damla birikiyor sol gözümün pınarında.

hani hüngür hüngür ağlamak ister de insan, böyle bağıra çağıra, hıçkıra hıçkıra
tek bir damla süzülüp süzülmemekte kararsız kirpiğinin ucunda.
sonra birden tutamazsın da
incecik sicim gibi akar yavaş yavaş hani çenene doğru.

böyle insanlara bakar bakar iç çekersin hani bazen,
dünyada kalan son insanmış gibi hissedersin yüz kişi de sarsa etrafını.
birinin boşluğu vardır ya hani, hiçkimse dolduramaz otursa da, yatsa da, ayakta da dursa.
yani sevse de seni bir şekilde, kendi biçiminde, senin alışık olmadığın gibi, alışamadığın gibi
zorlasan, uydurmaya çalışsan, ittirsen de oturtamazsın ya bazen.
insanlara bakıp, şaşırıp çoğu zaman,
zaman zaman kızıp, kırılıp
bazen küçümsesen de ses etmeyip,
yani herkesi kendi kibriyle başbaşa bırakıp
kaçmak isteyip ama bir şekilde kalmayı başarıp,
içine atarken derin iç çekip,
hani herkesi olduğu gibi kabul etmeye çalıştıkça, olduğu gibi kabul ettiklerinin seni değiştirmeye çalışması,
memnun edememen hiç kimseyi, en çok da senin de memnun olmadıklarını.
yine de zorlayıp kendini
ve hiçbir suçun olmadığı halde kendinde aramak bütün suçları.
olmuyorsa zorlama deyip de bırakmak yerine inadına sokmaya çalışarak dar bir bileziği koluna,
acıtarak..
dar bir yüreğe sığdırmaya çalışarak uçsuz bucaksız sevgini
ve yarısını ziyan edip
kapasitesinin çok üzerinde bir yükü taşımasını bekleyerek,
etrafındaki geniş yüreklere, çok sevenlere, çok sevebileceklere, hani seni başının tacı yapacaklara gözlerini sımsıkı kapayarak,
yine de inadına o daracık kalbe girmeye çalışarak yani.

oysa o hiçbir zaman kollarını iki yana doğru kocaman açıp da koşup kucaklamayacak seni,
hiçbir vakit senin gibi heyecanlanmayacak,
sana baktıkça titremeyecek içi.
başkalarından sürekli duyduğun ama hep inatla ve büyük bir umutla ondan da duymak istediğin hiçbir cümle çıkmayacak iki dudağının arasından,
öyle büyük bir heyecanla beklemeyecek seni,
hevesle öpmeyecek.
ve onun hevessizliği senin hevesinin mezarı olacak.

sonunda göz pınarlarında birikecek damlalar.
içindeki fırtınalardan sızacak da dışarıya
incecik bir sicim gibi
akacak çenene doğru.

ne vakit akşam olacak,
sen yine yalnız kalacaksın..