12 Kasım 2014 Çarşamba

Biraz değişiklik iyidir. (MİM)

Sevgili Ms.Grumpy beni bir yazısında mimlemiş. Gerçekten uzun yıllar var bu mim olaylarına katılmayalı. Biraz havam değişsin, ihtiyacım var. Aynı zamanda kendisinin de çok sevimli bir bloğu var. Yazılarına bir göz atmanızı tavsiye ederim. Ben bu yazımda kimseyi mimlemeyeğim fakat isteyen olursa kendi kendini mimleyebilir :)

O halde; here we go!


Blog açma hikayeniz nedir?

Aslında öyle pek ilginç bir blog açma hikayem yok. Yıllar önce, blogger en parlak dönemini yaşarken ben de heves edip bir blog açmıştım. Uzun süre ne yazacağıma karar veremedim. İlk başlarda sadece bir günlük olarak kullanıyordum. Daha sonra DİY projeleri yayınladığım başka bir blog daha açtım. O pek fazla ilgilenebildiğim bir blog olmadığı için yayın hayatı çok uzun sürmedi ama bugüne kadar birçok farklı konuda blog yazma maceram oldu. Son olarak şiirlerimi, denemelerimi ve öykülerimi ekleyeceğim tek bir bloğum olsun istedim.

Blog isminiz nereden geliyor? Neden bu isim?

Hissiz Pinokyo bundan 8 yıl önce Ruhsal Kargaşa adıyla yayın hayatına başladı. O zamanlar gerçekten ruhsal bir kargaşa içerisindeydim. Tedavisi yok denilen bir hastalıkla baş etmeye çalışıyordum. Sonra bir gün bütün sıkıntılarım bitti. Ve artık bloğumun adı bana fazla karamsar gelmeye başladı. En sonunda adını Hissiz Pinokyo olarak değiştirmeye karar verdim. Sanırım fazla hisli bir insan olduğum için. Ama genellikle beni hissiz olmakla suçladıkları için belki de bu tüm o yanlış anlayanlara ya da kendimi yanlış anlattıklarıma bir göndermedir. Hislerim yerli yerinde. Bu yüzden yazdıklarım arasında birkaç yılda bir temizlik yaptığım doğrudur.. :)

Hangi mevsimi seversiniz? Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?

Hiç şüphesiz kış mevsimine taparım. Kar bana huzur verir. Özellikle yavaş yavaş ve iri iri yağıyorsa hipotermiye girme pahasına karların üzerine yatıp gökyüzünden süzülen karları izlemeyi çok severim. Kar bana küçük bir çocuğun masumluğunu çağrıştırıyor. Ve içimde sakladığım masum bir çocuğun, elini ruhumun camından dışarı çıkarıp düşen kar tanelerini yakalamasına izin vermek istiyorum. Bunun dışında sisli havaları da çok severim. Nedense kendimi çok güvende hissediyorum sisli havalarda.

Kırmızı ruj mu? Eyeliner mı?

Zor bir tercih ama sanırım eyeliner diyeceğim.

Blog yazmak sana ne kazandırdı?

Birkaç yıl öncesine kadar blog yorumlarım kapalı değildi ve burada birçok güzel arkadaşlık kurdum. Yıllardır takip ettiğim ve beni takip eden tanımadığım ama ortak paydalarda buluştuğumuz insanlar oldu. Bazıları yazmayı bıraktı, bazıları hala yazıyor. Zor günlerimde yorumlarıyla destek olan güzel insanlar tanıdım. Yorumları kapadığımda bile iletişim formundan, okuduğumda beni mutlu eden mesajlar geldi. Bunlar bana bazen o kadar büyük güç verdi ki; tanımasa bile, insanın yalnız olmadığını hissettiren arkadaşlarının olmasının büyük bir kazanım olduğunu düşünüyorum.

Kitap okumak mı? Bir şeyler yazmak mı?

İkisi arasında tercih yapmam çok zor. Sanırım ikisi de benim kaçış planım. Okumaktan da yazmaktan da vazgeçebileceğimi düşünmüyorum. Ama illa ki bir tercih yapmam gerekseydi yazmayı tercih ederdim muhtemelen.

Şiir mi? Roman mı? Hikaye mi?

Hepsinden biraz. Ama şiirlerin yeri ayrıdır bende.

En çok etkilendiğin film?

Etkilendiğim filmleri yazsam 4 ciltlik bir ansiklopedi serisi çıkar sanırım. Zaten çok fazla film izleyen bir insanım. Bir de film konusunda fazla seçiciyim. Etkilendiğim filmler arasından bir tercih yapmak çok zor. Ama sanırım Prozac Nation, Los amantes del Círculo Polar, Martyrs ve Dekalog serisinin beni çok etkilediği söylenebilir.

Hangi tür kitap, film?

Kitap deyince elbette ki Hakan Günday der susarım. Gerçi hiçbir kitabı Kinyas ve Kayra kadar kutsal olmadı benim için ama Hakan Günday açık ara farkla gönlümün birincisidir. Haliyle buradan yeraltı edebiyatına pek düşkün olduğum sonucu çıkarılabilir. Film konusuna gelince, dram en çok sevdiğim film türüdür. İskandinav sinemasını, polonya ve romanya yapımlarını severim. Fransız filmleri de zaman zaman ilgi çekici olabiliyor.

Öğrenci olmak mı? İş hayatımı?

Gerçekten seçme şansım olsaydı ikisini de tercih etmezdim. Ama birine katlanmak zorundasın deseler, öğrencilik daha kolay iş hiç şüphesiz.

Kitap okumak mı? Film izlemek mi?

Eskiden formspring kullanırken bu soruyu o kadar çok kişi soruyordu ki, bir ara aynı soruya cevap vermekten sıkılmıştım. :) Benim için kitap okumak, film izlemekten daha önemlidir. Kitap okumayı, film izlemeye tercih ederim. Çünkü bir filmde en iyi ihtimalle sanat yönetmeninin çizdiği sınırların arasında sıkışıp kalıyorsun ama bir kitapta yazarın da yeteneği ve okuyucuyu özgür bırakması sayesinde kişileri, mekanları, sahneleri kendi istediğin gibi kurgulayabiliyorsun. Okuduklarını kafanda canlandırdığın haliyle çok daha içselleştirebiliyorsun. Filmdeki sınırlar kitaplarda olmuyor.

Klasik giyinmek mi? Spor giyinmek mi?

Aslında kafama göre giyinmek. Eşofmanla düğüne, topuklu ayakkabıyla maça gitmişliğim vardır.

Almaktan asla vazgeçemeyeceğin şey ne?

Nutella.

En sevdiğin yemek nedir?

Patlıcan musakka.

En sevdiğin dizi?

Yedi numara.

Özel bir yeteneğin olsa bunun ne olmasını isterdin?

Zamanı geri alabilmek.

Hasta olmanın en kötü yanı nedir?

Ağır bir hastalıksa en kötü yanı bir başkasına muhtaç olmaktır.

Alınacaklar listen var mı? İlk beşi nedir?

1. Interrail bileti
2. Koşu bandı
3. Gramofon
4. -
5. -