Gittikçe sana benziyorum. Seni içimde taşıyorum.
Bu özlem ve bu çaresizlik beni tüketiyor.
Sendeki beni özlüyorum. Senin gözünden kendimi görmeyi...
Beni seviş biçimini, seni seviş biçimimi... Seni severkenki beni özlüyorum.
Kendimi özlüyorum.
Sensiz manasız, içi boş bir çuval gibiyim. İçinde bulunduğum durumu senin benzetmelerinle bile ifade edemiyorum. Oysa sen söylediğinde, tam olarak anlıyordum o hissi. Şimdi kendi hislerimi tanımlayabilecek cümleler kuramıyorum.
Sensiz kendimi kaybettim. Ruhum başka bir boyutta, boşlukta savruluyor tek başına. Senden ve sendeki benden başka hiçbir şey düşünemiyorum.
Hayat, sen varsın diye güzeldi.
Sana kendin olma fırsatını verdiğim için bu kadar bağlanmıştın bana. Tüm maskelerden, tüm zırhlardan, tüm katmanlardan sıyrılıp, bütün stratejik hareketleri siktir edip, en çıplak halinle, olduğun gibi olabildiğin için. Şimdi bununla ne demek istediğini daha iyi anlayabiliyorum. Bana iyi gelen, seninle kendim olabilmekti. Ruhumu olduğu haliyle kucaklaman.. İçinden geldiği gibi davranabilmenin ne olduğunu -ama gerçekten içinden geldiği gibi-, birlikte öğrendik. Anneannenin lafı geldi aklıma. Ölüm haberini aldığında ne yapmıştır diye en çok ona üzüldüm. Sonra babana kızdım cenazede görünce. Hangi ayrıntıya takılıp böyle düşündüğümü sana açıklamayacağım ama babanın seni, benim seni sevdiğim kadar sevmediği için sinirlendim ona.
Eşyalarını kim topladı acaba? Bana yaptığın bilekliğin ve mumun akıbetini merak ediyorum. Sana aldığım kolyeyi boynundan çıkarıp kime verdiler? Mücevher kutusunu umarım anneannen almıştır. Sedefli şeyleri severdi...
Seninle konuşmayı öyle özledim ki... Hayatımın her anındaydın. Bıraktığın boşluğu neyle dolduracağımı bilmiyorum.
Parfümünü içime çekip yanında olduğumu hayal ediyorum. Boynunu kokladığımı... Boynunu koklarken gözlerini kapadığını...
Sensiz hiçbir şeyin rengi yok. Hayat siyah beyaz.
Beklemekten hiçbir zaman vazgeçme. Çünkü ruhum ruhunun peşini asla bırakmayacak.